GİRİŞ:
Hukuki uyuşmazlıklarda sözleşmenin kurulup kurulmadığı ve kurulduğu takdirde ne zamandan itibaren hüküm ifa edeceğinin belirlenmesi önem taşımaktadır. Birçok durumda bu hususlar karıştırılmakta ve bu karışıklık neticesinde kurulmamış bir sözleşmeye bağlı kalındığı gibi kurulmuş bir sözleşmenin ise kurulmadığı sanılarak sözleşme hükümlerine aykırılık teşkil eden fiiller dolayısıyla cezai şart ödenmesi ile karşı karşıya kalınabilmektedir. Bu yazıda herhangi bir hak kaybı yaşamamanız adına, sözleşmenin ne zaman kurulduğunu belirlemeniz için incelenmesi gereken hususlar işlenecektir.
SÖZLEŞME NEDİR?
“Sözleşme, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanı ile oluşan hukuki işlemdir.” 1 TBK’nın 1. Maddesinden doğru yapılan bu tanımda önemli olan birkaç husus vardır. Sözleşme asgari 2 kişiyle kurulsa da taraflar ifadesiyle çok taraflı hukuki işlem olarak da kurulabileceği hususu belirtilmektedir. Sözleşmeler, borç doğuran ve diğer sözleşmeler olarak ve her iki tarafa borç yükleyen ve tek tarafa borç yükleyen sözleşmeler olarak çeşitli temel ayrımlara tabidir. Bu yazının konusunda borç doğuran sözleşmelerden “her iki tarafa borç yükleyen” sözleşmeler ele alınacaktır. Peki hukuken borç nedir?
“Borç bir kişiyi (borçluyu), diğer bir kişiye (alacaklıya), bir edimi yerine getirme (bir şey verme, yapma veya yapmama) yükümlülüğü altına sokan hukuki bağdır.” (Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s.5) Borçlunun borcunun konusu olan edim ise “borçlunun yerine getirmekle yükümlü olduğu davranış” (Oğuzman/Öz, C. 1. s. 6) şeklinde tanımlanmaktadır.
Borç denilince genellikle akla “parasal yükümlülükler” gelse de borç kavramı çok daha geniş bir kapsam taşır. Sözleşmenin konusuna bağlı olarak borç, bir şey yapma, verme veya yapmama yükümlülüğünü içerebilir. Her iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde ise genellikle bir tarafın borcu bir hizmet ifası veya mal teslimi, diğer tarafın borcu ise bu hizmet veya mal karşılığında ödeme yapma yükümlülüğüdür.
SÖZLEŞMENİN KURULMASI
Sözleşme ve sözleşmenin kurulması o denli önemli bir hukuki işlemdir ki Borçlar Kanunu’nun 1. maddesinde: “Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirlerine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur” şeklinde düzenlenmiş olup tarafların iradelerini açıklamaları, irade açıklamalarının karşılıklı olması ve birbiriyle uyumlu olması sözleşmenin zorunlu unsurları olarak belirlenmiştir. “Sözleşmenin kurulması, kişinin iç dünyasındaki subjektif iradenin objektif unsur aracılığıyla dış dünyaya açılarak irade açıklaması formunu alması ve buna karşılık olarak gerçekleştirilen diğer bir irade açıklaması ile uygunluk sağlamış olması biçiminde özetlenebilir.” (Sözleşmenin Kurulması, Caner Taşatan-Doktora Tezi- s.230)
İRADE AÇIKLAMASI NEDİR?
“İrade açıklaması” (irade beyanı; Willensäußerung, Willenserklärung), bir kişinin hukuki bir ilişkiyi kurma, değiştirme veya sona erdirme amacını dış dünyaya ifade etmesi olarak tanımlanabilir. Bu kavram, iki temel unsur üzerinden incelenir: sübjektif unsur ve objektif unsur.
1. Sübjektif Unsur: İrade
Sübjektif unsur, kişinin iç dünyasındaki iradesini ifade eder ve üç temel bileşene ayrılır:
- İşlem İradesi: Belirli bir hukuki sonuca ulaşma arzusu.
- Açıklama İradesi: Kişinin yaptığı hareketle işlem iradesini dış dünyaya bildirme niyeti.
- Fiil İradesi: İradeyi ortaya koyan hareketi (örneğin, söz, yazı veya davranış) gerçekleştirme isteği.
2. Objektif Unsur: Açıklama
Objektif unsur, sübjektif unsur olan iradenin dış dünyaya aktarılmasını ifade eder. Bu açıklama, iradeyi diğer kişiler tarafından bilinebilir ve anlaşılabilir hale getirir, bu nedenle objektif bir nitelik taşır.
İrade Nasıl Açıklanır?
İrade açıklaması iki şekilde yapılabilir:
- Mutat Yöntemler: Alışılagelmiş ve doğrudan iletişim yollarıyla yapılabilir. (örneğin; sözlü veya yazılı açıklamalar)
- Davranışlar: Kişinin sözsüz bir şekilde iradesini ortaya koyduğu hareketlerle yapılabilir. (örneğin; başını sallayarak onay verme)
İRADENİN KARŞILIKLI AÇIKLANMASI NASIL MÜMKÜN OLUR?
İradelerin karşılıklı olarak açıklanması, taraflardan birinin öneride bulunması ve diğerinin bu öneriyi kabul etmesiyle, her iki tarafın irade açıklamalarının birbiriyle örtüşmesi şeklinde gerçekleşir. Bu süreç, açık bir şekilde (sözlü veya yazılı) ya da örtülü bir biçimde (davranışlarla) ifade edilebilir. Burada esas olan, tarafların irade beyanlarının ve niyetlerinin birbiriyle uyum içerisinde olmasıdır. Tarafların iradelerinin karşılıklı olması hukukta öneri-kabul tanımlarıyla açıklanmaktadır. “Öneri bir sözleşmenin yapılması için gerekli irade beyanlarından zaman itibariyle önce yapılanıdır.”2 Önerinin hüküm doğurması, kural olarak, bu açıklamanın belirli bir şekil içerisinde gerçekleşmiş olmasına bağlı değildir. Sözleşmenin kurulmasına yönelik bir irade açıklaması, söz, yazı veya işaret yahut davranış araçlarından hangisi aracılığıyla gerçekleşmiş olduğu fark etmeksizin öneri olarak hüküm doğurur. Öneri neticesinde ise kabul beyanı gelir ve öneri ile kabulün birbirine uygun olmaları halinde sözleşme kurulur.
“Bir sözleşmenin esaslı unsurlarını içeren ve bağlanma istemini taşıyan irade beyanı diyebileceğimiz icap (öneri), genellikle bir sözleşmenin kurulması için gerekli olan irade beyanlarından ilk açıklananıdır. İcabı (öneri) değiştirmeyen ve onunla uyum içerisinde olan irade açıklaması diyebileceğimiz kabul, sözleşmenin kurulmasını sağlayan irade açıklamasıdır.” (Yargıtay Kararı – 4. HD., E. 2014/12307 K. 2014/13073 T. 15.10.2014)
Öneri ve kabul aşamalarını örnek bir olay üzerinden anlatırsak; bir yetişkin Feriköy Antikacılar Pazarı’na gitmiş ve tezgâhta gördüğü bir saatin fiyatını sormuş olsun. Tezgâh sahibinin ürünün fiyatını söylediği ve alıcının da söylenilen fiyatı kabul ettiği durumda öneri ve kabul aşamaları hangileridir? Fiyatın sorulmasının hukuki niteliğinde birçoğunuz kafa karışıklığı yaşayabilecek ve bunun tam olarak öneri sayılmayacağını düşüneceksinizdir. Fiyatın sorulması “öneriye davet” niteliğindedir. Öneriye davet, bir sözleşme kurulması amacıyla taraflara müzakere imkânı tanımak için yapılan, bağlayıcı bir irade açıklaması içermeyen çağrıdır.
Fiyatın belirtilmesi “öneri,” alıcının bu fiyatı makul bulup onaylaması ise “kabul” aşamasıdır. Örneğin, alıcının satıcının söylediği fiyatı pahalı bularak “500 TL olur mu?” şeklinde bir ifade kullanması yeni bir “öneri” sayılacaktır. İrade açıklaması, önerinin tayin ettiği objektif veya subjektif esaslı sınırı aşıyorsa “karşı öneri” (Gegenantrag, Gegenangebot, Gegenofferte) olarak düşünülür. Dolayısıyla, bir sözleşmenin kurulması sırasında her iki taraf da öneride bulunabilir. Kabul, son öneriyi değiştirmeksizin ve ona uygun şekilde sözleşmenin kurulmasını sağlayan irade açıklamasıdır.
Bir irade beyanının “öneri” mi yoksa “öneriye davet” mi olduğunun ayırt edilmesi önem taşımaktadır. Tezgahtaki saati göstererek “500TL olur mu?” diye sorulsa bu bir öneri olacakken fiyatı sorması ise “öneriye davet” niteliğindedir. Öneri, sözleşmenin kurulmasını sağlayacak somutlukta bir irade beyanı olmalı ve sözleşmenin esaslı unsurlarını belirlenebilir kılmalıdır. Ayrıca tezgâhta ürünlerin fiyatlarının yazdığı durumda bu yazılan fiyatlar “öneri” hükmünde olacak ve alıcının bu yazılan fiyatı “kabul” etmesi halinde sözleşme kurulacaktır. Her ne kadar sözleşme denilince yazılı sözleşmeler akla gelse de sözlü olarak gerçekleşen öneri-kabul aşamasının da hukuken sözleşme olduğu, verdiğimiz örnekten anlaşılmaktadır.
Sözleşmenin tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanıyla kuruluyor olma hususu da önemlidir. Örnek olaya geri dönersek; alıcının gürültülü bir sırada tezgahtaki eşya yığınlarından saati göstermeye çalışarak “saat 500TL olur mu?” diye sorduğu durumda, satıcının kişinin sesini duyamayıp saatin yanındaki bileziği gösterdiğini sanarak 500TL’lik teklifi kabul etmesi durumunda öneri ve kabul birbirine uygun irade beyanlarıyla kurulmadığı için sözleşmenin kurulması mümkün olmayacaktır.
SÖZLEŞMENİN KURULMASI İÇİN TARAFLAR AYNI YERDE Mİ BULUNMALIDIR?
Sözleşmenin kurulması için tarafların sözleşme görüşmesi sırasında aynı yerde bulunmaları ve iradelerini yüz yüze açıklamış olmaları gerekli değildir.34 Kanunda geçen “karşılıklı irade açıklamaları” ifadesi, sözleşmenin yalnızca aynı yerde bulunan taraflar arasında kurulacağı izlenimini verse de TBK’nın 5. maddesinde hazır olmayanlar arasında sözleşme kurulmasına ilişkin düzenlemeler ve devamında yer alan çeşitli hükümler, bu yanılgıyı ortadan kaldırmaktadır. Günümüzde, e-ticaretin ve iletişim olanaklarının yaygınlaşmasıyla birlikte, sözleşmelerin tarafların aynı yerde bulunmasına gerek olmaksızın kurulduğu herkesçe bilinmektedir.
Tarafların iradelerini iletişim araçlarıyla açıklayabilecekleri hususu kanunda açıkça düzenlenmektedir. Bunun dışında, irade açıklamasının temsilci veya haberci aracılığıyla gerçekleştirilmiş olması da karşılıklı olma unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterlidir. Hatta irade açıklamalarından birinin (irade faaliyeti aracılığıyla fiili kabulün) yöneltilmediği durumlarda dahi sözleşmenin kurulabilmesi mümkündür.
ÖNEREN ÖNERİSİYLE NE ZAMANA KADAR BAĞLIDIR?
Bir sözleşme kurmak niyetiyle bir öneride bulunduğunda, bu önerinin ne kadar süreyle kendisini bağlayacağını yani ne zaman kadar bu önerisinin kabule konu olacağını olduğunu bilmek ister. Türk Borçlar Kanunu’na göre, öneren kişi, önerisinin bağlayıcı olduğu süreyi kendisi belirleyebilir. Ancak süre belirtilmemişse, bu durumda “Süresiz Öneri” gündeme gelecektir. Önerinin niteliğine ve önerinin şekline bakılarak bu tür önerilerde kabul için beklenecek süre tespit edilecektir:
- Hazır olanlar arasında yapılan öneriler, karşı tarafın derhal kabul etmemesi halinde sona erer.
- Hazır olmayanlar arasında yapılan öneriler ise makul bir süre boyunca geçerlidir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 4/2. maddesinde, telefon, bilgisayar gibi iletişim araçlarıyla doğrudan yapılan öneriler, hazır olanlar arasında yapılmış sayılır. Bu düzenleme, tarafların fiziksel olarak aynı ortamda bulunmalarını gerektirmeden, iletişim teknolojileri aracılığıyla gerçek zamanlı bir şekilde kurulan iletişimleri de “hazır olanlar arasında” kabul edileceği düzenlenmiştir. Örneğin, bir telefon görüşmesi sırasında bir tarafın öneride bulunması ve diğer tarafın bu öneriyi kabul etmesi, tarafların farklı yerlerde bulunmasına rağmen, sözleşmenin “hazır olanlar arasında” kurulmuş sayılmasını sağlar. Bu kapsamda, irade açıklamalarının eşzamanlı olarak yapılması önemlidir. Eğer bir gecikme ya da taraflar arasında anlık iletişim yoksa, bu durumda “hazır olmayanlar arasında” yapılan sözleşme hükümleri uygulanır.
“Hazır olmayanlar arasında” yapılan sözleşmelerde bahsi geçen “makul süre,” ise iletişim araçlarının hızına ve önerinin konusuna göre değişebilir. Örneğin, acil bir mal siparişi için verilen teklif ile bir konut satış teklifi için kabule konu olacak süre aynı olmayacaktır. Bu nedenle bir öneri sunarken, tarafların bağlayıcılık süresini açıkça ifade etmesi büyük önem taşır. Böylece yanlış anlamaların ve uyuşmazlıkların önüne geçilebilecektir.
SÖZLEŞME NE ZAMAN KURULUR?
Bir sözleşmenin kurulabilmesi için kabul beyanının önerene yöneltilmesi ve öneren tarafından öğrenilmesi gerekir. “Sözleşmenin kurulma anı ve yürürlüğe girmesi, kabul beyanının hazır bulunan kimseye (önerene) mi yoksa hazır bulunmayan kimseye mi yöneldiğine göre farklılık arz etmektedir.” 5
- Kabulün hazır olana karşı yöneltilmesi durumunda, bu irade açıklaması öneren tarafından, açıklamanın gerçekleştiği anda öğrenilir ve sözleşme bu anda kurulmuş olur. Kabulün hazır olana karşı yöneltilmesi için, önerinin de hazır olana yönelmiş olması zorunlu değildir. Kabul beyanının anında iletildiği ve öğrenildiği iletişim yollarında (örneğin yüz yüze, telefonla ya da çevrimiçi toplantılarda), sözleşmenin aynı anda kurulması mümkün olur. Sözleşme kural olarak kurulduğu andan itibaren hüküm ve sonuç doğurmaya başlar. Ancak taraflar, sözleşmenin etkilerinin başlamasını, kurulma anından sonraki bir tarihe erteleyebilirler.
- Kabulün hazır olmayana yöneltilmesi durumunda, sözleşmenin hangi anda kurulduğuna dair kanunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Hakim görüşe göre, ulaşma teorisi geçerli olup, sözleşme, kabulün önerene ulaştığı anda kurulmuş sayılmaktadır. TBK m. 11/1 hükmüne göre, “Hazır olmayanlar arasında kurulan sözleşmeler, kabulün gönderildiği andan başlayarak hüküm doğurur.” Bu durumda, sözleşme kabulün önerene ulaşmasıyla kurulmakla birlikte, hüküm ve sonuçlarını geriye dönük olarak, kabulün gönderildiği andan itibaren doğurmaya başlayacaktır.
“Ulaşmanın hangi anda gerçekleşmiş sayılacağı hususu ise tartışmalıdır. Öğretide bir görüş, irade açıklamasının hüküm doğurmaya başlaması ve buna bağlı olarak sözleşmenin kurulması için söz konusu açıklamanın yöneltildiği kişinin hakimiyet alanına girmesinin yeterli olduğu yönündedir. Bu görüş kapsamında irade açıklaması, yalnızca yöneltildiği kişi tarafından öğrenilebilecek bir “alan ilişkisi” içerisine girdiği durumda bu kişiye ulaşmıştır. Buna karşın öğretideki kanımızca da üstün tutulması gerekli diğer görüş, irade açıklamasının hüküm doğurmaya başlaması ve buna bağlı olarak sözleşmenin kurulması için söz konusu açıklamanın yöneltildiği kişinin hakimiyet alanına, bu kişi tarafından öğrenilmesi beklenebilecek biçimde girmesi gerektiği yönündedir.” 6
SONUÇ OLARAK:
Bu yazıda, sözleşmenin kurulmasındaki bazı temel kavramları ele almaya çalıştık. Bu doğrultuda; sözleşmelerin kurucu unsurları olan tarafların iradelerinin karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamasını, hazır olanlar ve hazır olmayanlar arasında yapılan sözleşmelere ilişkin farklı hükümleri ve öneri-kabul aşamalarının nasıl gerçekleştiğini aktarmaya çalıştık.
Sözleşmenin kurulma anı ve hüküm doğurduğu an hukuki güvenliğin sağlanması bakımından günümüz ticari ve hukuki ilişkilerinde önemli bir yere sahiptir. Bu süreçlerin yanlış yorumlanması ciddi hak kayıplarına yol açabileceğinden sözleşme kurulmasıyla ilgili tereddütlerin bulunduğu durumlarda uzman bir hukuki danışmandan destek alınması büyük önem taşımaktadır.
Soyer Avukatlık Bürosu olarak, sözleşme kurulumu ve hukuki ilişkilerin yönetimi konularında müvekkillerimize kapsamlı ve profesyonel destek sunmaktayız. Hak kayıplarını önlemek ve hukuki süreçleri güvence altına almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
“UYARI Web sitemizdeki tüm yazı, makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Mustafa Çağrı Soyer’e aittir. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.
Makale Yazarlığı İçinKişiler kendisi hakkında kısa bilgi vererek sitemizde yayımlanmak üzere info@soyerhukuk.com adresine gönderebilirler. “
Av. Mustafa Çağrı SOYER & Stj. Av. Emir BOZKURT
- Oğuzman, M. Kemal. Öz, M. Turgut. Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt-1. 17. Bası. 2019. Vedat Kitapçılık. C. 1 s. 44). ↩︎
- (Oğuzman/Öz, C. 1 s. 53) ↩︎
- Feyzioğlu, Feyzi, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, İstanbul, 1966, s. 65. ↩︎
- Tekinay, S. Selim, Akman, S. Süha, Burcuoğlu, Haluk, Altop, Atilla, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 1987, s. 70.
↩︎ - Oğuzman/Öz, C. 1, N.248 ↩︎
- Taşatan, Caner, Sözleşmenin Kurulması, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019, s. 245. ↩︎