0 530 929 85 85
·
info@soyerhukuk.com
·
Pzt- Cuma 08:30-18:00

KARŞILIKSIZ ÇEK SUÇU

  1. Genel Olarak

Suç olarak kabul edilen eylem ÇekK 5/1’in ifadesiyle süresi içinde ibrazında , çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet vermek tir. Burada suçun faili çeki düzenleyen değil, hesapta karşılık bulundurmak zorunda olan (gerçek) kişi olarak belirlenmiştir.(ÇekK 5/2) Karşılıksız çek eylemi birden fazla suçun konusunu oluşturduğu taktirde fail, TCK 44 (Fikri İçtima) uyarınca bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılacaktır.

Karşılıksız çek için cezai yaptırım öngören eski düzenlemeler gibi ÇekK 5/1-c.1 hükmünün de Anayasa’ya aykırılığı iddiası (itiraz yoluyla) dile getirilmiş ve AyM, bir kez daha son düzenlemenin de Anayasa’nın 38. Maddesine aykırı bir yönünün bulunmadığı gerekçesiyle Anayasa’ya aykırılık itirazını oybirliğiyle reddetmiştir. (AyM’nin 26.07.2017 tarih ve 2016-191/131 sayılı kararı)

  • Suçun Oluşmasının Şartları
  1. Hukuken geçerli bir çekin varlığı

Karşılıksız çeke yönelik cezai yaptırımın uygulanabilmesi için, muhataba ödenmek üzere ibraz edilen senedin “ çeke ilişkin zorunlu unsurları taşıması” zorunludur. Yani senedin çek vasfında olması karşılıksız çek suçunun bir ön koşulunu oluşturmaktadır. Yargıtay’ın yeknesak uygulaması da zorunlu unsurların eksiksiz bir şekilde çekte bulunması gerektiği yönündedir. Yargıtay bu durumda dolandırıcılığa ilişkin ceza hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda  her bir somut olaya göre değerlendirme yapılması gerektiğini öngörmektedir. Yine Yargıtay, tüm unsurları bulunsa

bile, çekteki imzanın sahte olması halinde artık karşılıksız çek veya dolandırıcılık değil, resmi evrakta sahtecilik suçunun oluşacağını kabul etmektedir.

  • Çekin süresinde ibraz edilmesi

Çekin ödenmek amacıyla üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibraz edilmiş olması da zorunludur. Buna göre çekin üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce ibraz edilmesi halinde suç oluşmayacaktır.

  • Çekin karşılıksızlık gerekçesiyle ödenmemesi

Karşılıksızlık bakımından önemli olan, çekin düzenlendiği tarih ya da tedavül ettiği zaman dilimi değil, ödenmek üzere muhataba ibraz edildiği andır. Ayrıca çekin tamamen karşılıksız kalması gerekli olmayıp, karşılığın kısmen dahi olsa bulunması cezai yaptırımın uygulanması için yeterlidir.

Mevcut olan karşılığın, düzenleyenin iradesinin tamamen dışında bir gerekçeyle, örneğin hamilin aldığı bir ihtiyati tedbir kararı veya Cumhuriyet Savcılığının yazılı talimatı üzerine ya da tümüyle muahatabın kusuru nedeniyle ödenmemesi halinde ise yine suç oluşmayacaktır.

Çekin bir kez karşılıksız kalmasından sonra açılan özel hukuk davaları, özellikle çekin teminat veya hatır için verildiğine bedelsiz kaldığına yönelik iddialar ilke olarak suçun oluşmasına mani değildir. ( Ancak ceza davası açısından, açılan hukuk davalarının neticesinin beklenmesi gerektiği yönünde Yargıtay’ın farklı yönde kararları bulunmaktadır.)

  • Ödenmemenin usulüne uygun olarak tespiti

Ödenmeme durumunun ispatı için, bu hususun TTK 808’ de sayılan üç yoldan herhangi biri ile belgelenmesi, yani “ödenmemenin tespit ettirilmiş olması” da zorunludur.

  • Suç İçin Öngörülen Ceza

ÇekK ‘ da 2016 yılında yapılan bir değişiklik sonucu çekin karşılıksız bırakılması yeniden suç olarak nitelendirilmiş ve ceza olarak da adli para cezası yaptırımı kabul edilmiştir. Nitekim ÇekK 5/1-c.1 uyarınca, çekin karşılıksız bırakılması halinde fail için binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur. TCK 52 uyarınca gün esasına dayalı olarak belirlenen para cezasının üst sınırı yediyüzotuz gün olup, bir günün karşılığı olarak ödenecek para cezası miktarının tespiti konusunda hakime takdir yetkisi verilmiştir. (Hakim, kişinin ekonomik ve diğer şahsi hallerini göz önünde bulundurarak en az yirmi en fazla yüz TL sınırları arasında kalmak kaydıyla günlük ceza miktarını belirleyecektir.) Öte yandan kanun koyucu hükmedilecek adli para cezasının çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamayacağını öngörmüştür (ÇekK 5/1-c.2).

ÇekK’ da kısmen ya da tamamen karşılıksız çıkan her çek ile ilgili olarak ayrı bir cezai yaptırım uygulanacağı açıkça hükme bağlanmıştır (ÇekK 5/1-c.1). Dolayısıyla  karşılıksız çek suçu açısından “zincirleme suç” ile ilgili hüküm (TCK 43/1) uygulanma alanı bulamayacaktır.  

ÇekK 5/1’in 2016 yılında değiştirilerek kabul edilen metninde adli para cezası olarak çek bedelinin karşılıksız kalan kısmına “çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticari işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama gideri” nin ekleneceği öngörülmüşse de, bu ifadeler Anayasa Mahkemesi tarafından belirsizlik oluşturacağı, olaydan olaya değişiklik göstereceği ve böylece öngörülemezliğesebebiyet vereceği gerekçeleriyle Anayasa’ya (suçta ve cezada kanunilik ilkesine) aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Buna karşılık ÇekK 5/1-c.2’de yer alan “çekin karşılıksız kalan miktarı” ifadesi bakımından herhangi bir belirsizlik bulunmadığından, bu yöne ilişkin iptal talebi ise reddedilmiştir (AyM’nin 26.07.2017 tarih ve 2016-191/131 sayılı kararı). Dolayısıyla hükmolunacak adli para cezası çekin karşılıksız kalan

bedeline göre belirlenecek, bu bedele artık temerrüt faizi ile takip ve yargılama giderleri eklenemeyecektir.

Karşılıksız çek için verilen adli para cezası, Cumhuriyet Savcılığınca gönderilecek ödeme emrinin tebliğinden itibaren işleyecek otuz günlük süre içerisinde ödenmemesi halinde hapse çevrilecektir (CGTİHK 106). Ayrıca ÇekK 5/11 uyarınca söz konusu ceza kamuya yararlı bir işte çalıştırma kararı verilmeksizin, doğrudan hapse çevrilecektir. Hapis cezasına çevrilmede üst sınırın üç yıl olduğu (CGTİHK 106/7-c.1), giderek bu sürenin birden fazla mahkûmiyet hâlinde beş yıla kadar uzayabileceği de (CGTİHK 107/7-c.2) dikkate alındığında, kanun koyucunun hapis cezasını gerçekten kaldırmadığı, tam tersine ödeme güçlüğü içerisinde bulunan kişiler açısından daha ağır sonuçlar doğuracak yeni bir sistemin benimsendiği sonucuna varılabilir.

  • Suçun Faili

Suçun faili, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişidir ve bu kişi de ilke olarak çek hesabının sahibidir.

Yargıtay 10. CD’nin 16.11.1998 tarih ve 9481/10970 sayılı kararında;

“… Suça konu çekin ön yüzündeki sanık (E)’ ye ait imzanın aval niteliğinde olduğu (e)TK’nın 706. maddesi uyarınca aval verenin hukuki sorumluluğu bulunduğu, ancak çek keşidecisi olarak cezalandırılamayacağı gözetilmeden sanığın hükümlülüğüne karar verilmesi yasaya aykırıdır. …”

Çek hesabı sahibinin bir tüzel kişi olması halinde, tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamayacağından (TCK 20/2), bu suçun faili de adına çek düzenlenen tüzel kişinin çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan, bir başka deyişle bu tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının gerçek kişi üyesi, açıkça böyle bir belirleme yapılmamışsa, yönetim organını oluşturan bütün gerçek kişi ve kişiler olacaktır (ÇekK 5/2-c.2). Bu doğrultuda cezai sorumluluk -önceki yönetim organı

üyelerinin iştirak hali saklı kalmak üzere- ,karşılıksızlığın tespiti anında çek bedelini hesapta bulundurmakla yükümlü yönetim organı üyesine veya üyelerine ait olacaktır.

  • Yargılama Usulüne İlişkin Özel Hükümler
  1. Şikayet hakkı ve süresi

Karşılıksız çek suçu, şikayete tabi bir suçtur (ÇekK 5/1). Bu nedenle fail hakkında ceza davası açılabilmesi için öncelikle çeki ibraz ederek karşılıksızlığı usulüne uygun şekilde tespit ettiren hamilin ya da müracaat hakkı kapsamında ödemede bulunarak çeki geri alan (ve ciro zincirinde gözüken) cirantalardan birinin şikayette bulunması şarttır.

ÇekK 5/1’ de -eÇekK 16/b’den farklı olarak- şikayet hakkı bakımından hamil dışındaki kişilerin anılmamış olması uygulamada duraksamaya sebebiyet verse de, doğrudan karşılıksızlığı tespit ettiren hamilin yanı sıra, çek nedeniyle başvurma borçlusu sıfatıyla sorumluluk üstlenen cirantaların da suçtan zarar gören sıfatıyla şikayet hakkına sahip oldukları kabul edilmelidir. Nitekim bu konuda gündeme gelen içtihat farklılıklarını gidermek amacıyla sorunu inceleyen Yargıtay 19. CD, 10.05.2018 tarihli kararıyla hamil dışındaki çek sorumlularının da şikayet hakkına sahip olduğunu kabul etmiştir. Bu yönde halihazırda geçerliğini sürdüren bazı eski tarihli kararlar aşağıda verilmiştir.

Yargıtay CGK’ nın 12.04.1993 tarih ve 10-7/58 sayılı kararında;

“… Şikayette bulunan kişinin çek üzerindeki sıfatının bilinmesi zorunludur. Suç konusu çekler arkasındaki ciro silsilesi içinde müştekinin adı yazılı olmadığı gibi, dosyadaki bilgi ve belgelerden (çekin) eline nasıl geçtiği de anlaşılamamaktadır… Çek asılları getirilerek müştekinin çek üzerinde bir sıfatı bulunup bulunmadığı hukuken geçerli bir biçimde saptanmalıdır. …”

Yargıtay CGK’ nın 22.10.1990 tarih ve 7-222/327 sayılı kararında;

“… Çekin ibrazından sonra bu çeki ciro suretiyle alan kimse, bu çeke temlik yolu ile sahip olmuş sayılır((e)TK 705). Çeki bu biçimde alanın şikayet hakkı yoktur. …”

Çeşitli Yargıtay kararlarından derlenen haliyle meselenin özeti şu şekildedir;

Mevcut düzenleme uyarınca şikayet hakkı ödenmeme durumunu tespit ettiren yetkili (meşru) hamil ile çek dolayısıyla sorumluluk altına giren bir başvuru borçlusuna ait olduğundan, çek üzerinde (ibraz tarihine kadar) cirosu yer almayan çek üzerindeki ciroları çizildiğinden sorumluluktan tamamen kurtulan, kopuk bir ciro zinciri ile senedi devralan, çekin ibrazından sonra ancak alacağın temliki hükümlerini doğuracak bir ciro ile veya doğrudan yazılı bir temlik beyanına dayalı olarak senedi elinde bulunduran kişilerin yaptığı şikayet üzerine düzenleyen hakkında ceza kovuşturması açılamayacak ve bir yaptırım uygulanamayacaktır. Öte yandan şikayet hakkını kullanan cirantanın çek üzerinde sadece imzasının yer alması yeterli olup, ayrıca ad ve soyadının veya unvanının yazılı olması şart değildir.

Buna karşılık eÇekK 16b’ deki gibi açık bir düzenleme öngörülmediğinden, kanuni veya akdi teminatı nedeniyle çek bedelini tamamen ödeyen muhatap bankanın şikayet hakkı yoktur.

Kanunda şikayet hakkı açısından özel bir süre öngörülmeyip, bu suç için yapılacak yargılama bakımından İİK’ nın ilgili hükümlerine yollama yapıldığından (ÇekK 5/1-c.7), İİK 347 uyarınca bu şikayet hakkında da üç aylık ve bir yıllık (hak düşürücü) süreler uygulanma alanı bulacaktır. Üç aylık süre suç oluşturan fiilin öğrenildiği, bir yıllık süre ise bu fiilin işlendiği, yani karşılıksızlığın tespit ettirildiği tarihten itibaren başlayacaktır. Bu düzenleme kapsamında üç aylık süre karşılıksızdır işlemini yaptıran hamil açısından derhal, buna karşılık çek bedelini karşılıksız çıktıktan sonra ödeyerek şikayet hakkını elde eden bir başvuru borçlusu açısından ise öğrenme ile birlikte başlayacaktır.

  • Yetkili ve görevli mahkeme

ÇekK’ da öngörülen özel düzenleme uyarınca karşılıksız çeklere ilişkin suçtan dolayı, çekin tahsil için bankaya (veya takas odasına) ibraz edildiği yer mahkemesinin yanı sıra, çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ile hesap sahibinin ve (özel olarak) şikayetçinin yerleşim yeri mahkemelerine

de davaya bakma yetkisi tanınmıştır (ÇekK 5/1-c.8).  Görevli mahkeme ise yine açık hüküm gereği icra mahkemesi olarak belirlenmiştir (ÇekK 5

/1-c.7).

  • Uygulanacak ve uygulanamayacak hükümler

Kanun koyucu İİK’nın yargılama usulüne ilişkin ilgili hükümlerinin (İİK 347,349,350,351,352,353) karşılıksız çek suçuna yönelik yargılamada aynen uygulanacağını hükme bağlamıştır (ÇekK 5/1-c.7). Buna karşılık kanun koyucu, karşılıksız çek suçu ile ilgili olarak “ön ödeme”(TCK 75), “uzlaşma/uzlaştırma” (CMK 253) ve “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” (CMK 231) hakkındaki düzenlemelerin ise uygulanma alanı bulmasını istememiş ve bu hususu açıkça düzenlemiştir (ÇekK 5/10).

  • Etkin pişmanlık ve şikayetten vazgeçme

Suçun oluşmasına ve şikayet hakkının doğmasına rağmen, sonradan çekin karşılıksız kalan kısmının, çekin ibraz tarihinden itibaren hesaplanacak temerrüt faizi ile birlikte tamamen ödenmesi, böylece “etkin pişmanlık” gösterilmesi halinde mahkeme tarafından sırası ile yargılama aşamasında davanın düşmesine veya mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra ise hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir (ÇekK 6/1). Öte yandan hamile, yapılan şikayetten her zaman, hatta TCK 73 hükmüne kanuni bir istisna olarak hükmün kesinleşmesinden sonra dahi vazgeçme imkanı tanınmış bu durumda da mevcut davanın düşeceği ya da hükmün bütün sonuçları ile birlikte ortadan kalkacağı öngörülmüştür (ÇekK 6/2).

Şikayetçi icra mahkemesinde yapılan yargılama sırasında duruşmaya katılmak veya kendisini temsil ettirmek zorunda bulunduğundan (ÇekK 5/1-c.7; İİK 349/2) usulüne uygun olarak yapılacak tebligata rağmen, bildirilen tarihte duruşmaya gelinmemesi ve vekil de gönderilmemesi şikayet hakkının düşmesine neden olacaktır (İİK 349/6).

  • Suç İçin Öngörülen Koruma ve Güvenlik Tedbiri

Karşılıksız çek suçu ile ilgili olarak kanun koyucu ayrıca özel bir koruma ve güvenlik tedbiri de öngörmüştür. Bu bağlamda çekin karşılıksız çıkması ile birlikte kanunda sayılan kişiler hakkında mahkemece “çek düzenleme çek hesabı açma yasağı” kararı da verilecektir (ÇekK 5/1-c.3,c.4) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilecek kişiler ise ÇekK 5/1-c.5’ te oldukça geniş bir liste halinde belirlenmiştir. Burada belirlenenler sadece suçun faili olmayıp, bir biçimde bu suça katılan gerçek kişiler ile suçtan yararlanan tüzel kişiler de yasak kapsamına alınmıştır. Koruma tedbiri olarak verilen çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına karşı ilgili kişi, kararın kendisine tebliği üzerine İİK 353 kapsamında itiraz edebilir (ÇekK 5/1-c.6). Bu başlık altında son olarak ÇekK 5/9 ile ÇekK 6 hükmünde öngörülen gerekçelerle (mahkeme tarafından beraat vs. kararı verilmesi, etkin pişmanlıktan yararlanılması, şikayetin geri çekilmesi, suç ile ilgili cezanın tamamen infazından sonra kanunda belirtilen sürelerin geçmesi) çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı kaldırılabilir.  

  • İnfaza İlişkin Değişiklik Getiren Geçici Madde 5

Zaman zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gündeme gelen ve mağdurları tarafından düzenleme bekleyen 14/12/2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanunu’nda (“Kanun”) değişiklik, Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel salgın ilan edilen COVİD-19 salgını sebebi ile hız almış ve ilgili Kanun’da değişiklik yapılmasına karar verilmiştir. Bu değişikliği de içeren “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” (“Torba Kanun”), Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda 25.03.2020 tarihinde kabul edilmiş ve 26.03.2020 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Torba Kanun’un 49. maddesi ile 14/12/2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanunu’na aşağıdaki geçici madde eklenmiştir;

GEÇİCİ MADDE 5- (Ek:25/3/2020-7226/49 md.)

(1) 5 inci maddede tanımlanan ve 24/3/2020 tarihine kadar işlenen suçtan dolayı mahkûm olanların cezalarının infazı, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla durdurulur. Hükümlü tahliye tarihinden itibaren en geç bir yıl içinde çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birini alacaklıya ödemek zorundadır. Kalan kısmını bir yıllık sürenin bitiminden itibaren ikişer ay arayla on beş eşit taksitle ödemesi durumunda mahkemece, ceza mahkumiyetinin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir. İnfazın durdurulduğu tarihten itibaren en geç bir yıl içinde çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birinin ödenmediği takdirde alacaklının şikayeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar verilir. Hükümlü taksitlerden birini süresi içinde ilk defa ödemediği takdirde ödemediği bu taksit, sürenin sonuna bir taksit olarak eklenir. Kalan taksitlerden birini daha ödemediği takdirde alacaklının şikayeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar verilir.

(2) Hükmün infazının durdurulması hâlinde ceza zamanaşımı işlemez.

(3) Bu madde uyarınca infazı durdurulan kişi hakkında mahkemece Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan adlî kontrol tedbirine karar verilebilir.

(4) Bu madde uyarınca verilecek kararlarda, hükmü veren icra ceza mahkemesi yetkilidir. Mahkemece bu madde uyarınca verilecek tüm kararlar alacaklıya tebliğ edilir.

(5) Bu madde uyarınca verilecek kararlara karşı itiraz kanun yoluna gidilebilir. İtirazın incelenmesinde İcra ve İflas Kanununun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirlenen itiraz usulü uygulanır.

(6) Bu madde hükümleri her bir suç için ancak bir kez uygulanabilir.

Geçici madde kapsamında 24.03.2020 tarihine kadar verilen cezaların infazının duracağı belirtilmiş olup ayrıca hükümlü açısından bir ödeme şekli düzenlenmiştir. Bu kapsamda hükümlü tahliye olduktan sonra en geç üç ay içerisinde karşılıksız olan çek miktarının 1/10 unu ödemekle yükümlüdür. Ödememe durumunda ise, hamilin şikâyeti üzerine mahkeme infazın devamına karar verebilecektir. İlgili düzenlemede infazın devamına karar verilmesi açıkça “alacaklının şikâyetine” bağlandığından, mahkeme resen infazın devamına karar veremez. 

Alacaklı tarafından şikâyetin hükmü veren İcra Ceza Mahkemesi’ne yapılması gerekmektedir. Çek bedelinin 1/10’u üç ay içerisinde ödendiği takdirde kalan tutarın iki aylık aralar halinde 15 taksitle ödenebilmesi öngörülmüştür. Kanunda belirtilen şekilde ödeme yapılması sonucunda mahkûmiyet kararı ortadan kalkmış bulunacaktır.

Yorum Yapın