TARAF SIFATI VE DAHİLİ DAVA KAVRAMI
Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı (husumet) dava konusu sübjektif hakka ilişkindir.
Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen (nitelendirilen) kişiler, şeklen (biçimsel açıdan) o davanın taraflarıdır. Ancak mahkemenin bu taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı sıfatı yoksa, dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemez. Dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir.
Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir (davalı sıfatı: pasif husumet ehliyeti). Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada, davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddî hukuka göre belirlenir. Bu nedenle, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur.
Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir.
Sıfatın usul hukuku bakımından önemi (usul hukukunu ilgilendiren yönü) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı olarak) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, yine davanın esasına ilişkin bir karardır(taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır).
Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hâkim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan, yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen) gözetir. İşte bu nedenle, hâkim, sıfat yokluğunu kendiliğinden gözetir.
Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu’nun 18.04.2007 gün ve 2007/5-233 E., 2007/221 K.; 04.03.2009 gün ve 2009/10-34 E. 2009/104 K.; 03.02.2010 gün ve 2010/4-4 E., 4 K.; 08.02.2012 gün ve E:2011/21-789, K:2012/62 sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda ve sair mevzuatlarda “dahili dava” kavramı yer almamaktadır. Davayı genişletme ve değiştirme yasağı, davacının dava konusu olguları veya istemini değiştirememesidir. HMK 141/1’e göre davanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı cevaba cevap dilekçesi verildikten sonra başlar. Dava aşaması tamamlanmasından sonra dava genişletilemez ya da değiştirilemez. Mevcut istem korunarak dava konusu ile ilgisi olmayan başka bir istemin örneğin dava dışı bir kişinin davalı sıfatı ile dava kapsamına alınması mümkün değildir. Bu sebeple davacının dahili dava talebinin reddedilmesi gerekmektedir.
“UYARI Web sitemizdeki tüm yazı, makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Mustafa Çağrı Soyer’e aittir. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.
Makale Yazarlığı İçinKişiler kendisi hakkında kısa bilgi vererek sitemizde yayımlanmak üzere info@soyerhukuk.com adresine gönderebilirler. “