0 530 929 85 85
·
info@soyerhukuk.com
·
Pzt- Cuma 08:30-18:00

Mal ve hizmet satan tacirler ile tüketiciler arasında yapılan sözleşmelerde zaman zaman tacirler tarafından kambiyo senedi imzalatılmakta ve bu senetler genel olarak emre yazılı olarak düzenlenmektedir. Ancak böyle bir durumda yapılan senet nama yazılı olarak yapılmadığı için tüketici açısından geçersizdir. 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Temel ilkeler başlıklı 4. Maddesinin 5. Fıkrası;

“Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir” amir hükmüne bakıldığında düzenlenen kambiyo senedi hem ayrı ayrı yapılmalı hem de nama yazılı; yani ciro edilme imkanı olmayacak şekilde düzenlenmelidir.

Tarafımızca alınan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18.hukuk Dairesi Başkanlığı Esas No:2019/613  Karar No:2019/511 kararında aynen şu şekildedir:

“…6502 sayılı Kanun’un 4/5.maddesine göre tüketici tarafından düzenlenen senedin nama yazılı olması emredici hükümle düzenlendiğinden sözleşme kapsamında düzenlenen senet yasa gereği davacı yönünden geçersiz olup, 6502 sayılı Kanun dikkate alınarak, senet 3.şahıslar yönünden borç doğurmadığından…” kararı verilmiştir.

Bir an için somut bir durum olarak senetlerin ciro edildiğini ve üçüncü kişilerin iyi niyetli olduğunu düşünülse bile 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Temel ilkeler başlıklı 4. Maddesinin 5. Fıkrası emredici hükmü amirdir. Görüldüğü gibi burada kanundan doğan bir hükümsüzlük hali söz konusudur. Çünkü senetler kanunun emredici hükmüne aykırı olarak, nama yazılı değil de emre yazılı olarak düzenlenmişlerdir. Burada herkese karşı ileri sürülebilen mutlak hükümsüzlük hali söz konusudur. Senette sahtekarlık ve tahrifat da bunun gibidir.

 T.C. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi̇ E. 2015/19350 K. 2017/4278 T. 12.4.2017 kararında:

“…Eldeki davada düzenlenen senetlerin nama yazılı değil emre yazılı olması nedeni ile tüketici yönünden HERKESE KARŞI GEÇERSİZDİR. Bu anlamda cirantanın iyiniyetli ya da kötüniyetli olmasının bir önemi yoktur…” demektedir.

Yine Nitekim, HGK’ nun 12.5.1999 tarih ve 1999/12-5567/6156 sayılı kararında;

 “Takip dayanağı senedin kayıtsız şartsız borç ikrarını içermediği ve taksitle mal alım sözleşmesi gereği verildiği anlaşıldığından, bu haliyle takip dayanağı belge TTK.nun 688. maddesindeki koşulları taşımamaktadır. Bu durumda borçlunun itirazları takip yapan hamile karşı da ileri sürülebilir. Borçlunun borcu kabulü de bulunmadığından 2004 Sayılı İcra İflas Kanununun 170/a-son maddesi hükmünün olayda tatbik yeri yoktur. Borçlunun itirazının bu sebeple kabulüyle takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.” şeklindeki içtihadı mevcuttur.

UYARI Web sitemizdeki tüm yazı, makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Mustafa Çağrı Soyer’e aittir. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.

Makale Yazarlığı İçinKişiler kendisi hakkında kısa bilgi vererek sitemizde yayımlanmak üzere info@soyerhukuk.com adresine gönderebilirler. “

Yorum Yapın